17 yaşında Türkiye’ye geldi, üstelik sadece 3 -5 kelime Türkçe biliyordu. Gündüz çalıştı, gece okudu. Çalışkanlığı ile patronunun gözüne girdi ve Alman patronunun kendisine verdiği 1000 Mark ekstra ikramiye ile kendi işini kurdu. Gece-gündüz çalışarak, Türkiye’nin en büyük bisiklet ve motosiklet fabrikasını kurdu. Salcano’nun Yönetim Kurulu Başkanı Salih Akgül kendi hayat hikayesini Tuna Boyları için yazdı.
Mehmet Turgut ve Fuat Hüdaverdi1915,1924 ve 1958 senelerinde dedem, babam ve amcalarım, Türklerin Balkanlardan çekilmelerinden sonra oradaki baskılardan kurtulmak için 3 defa Türkiye’ye göç etmeye teşebbüs ettiler ancak 8 Mart 1963 senesinde Makedonya üzerinden varımızı yoğumuzu sattıktan sonra büyük mücadeleler sonucunda Türkiye’ye gelebildik. İlköğrenimimi Sjenica ve Prijepole arasındaki Milosevdo köyünde bitirdim. Sjenica’da orta öğrenimimi tamamladıktan sonra Türkiye’ye gelebilmek için Makedonya’nın başkenti Üsküp’e göç ettik. Üsküp’te meslek lisesinin 1. sınıfını bitirdikten sonra Türkiye’ye geldik. Türkiye’ye geldiğimizde 17 yaşındaydım. Ekmek, su, git, gel ve 20’ye kadar saymak dışında Türkçe bilmiyordum.
Denizin kokusu sardı biziTürkiye’ye trenle geldik. Babam Tahir, annem Çelebi, ablam Nuriye ve kardeşlerim Saliha ve Bekir. Sirkeci Garı’nda bizi karşılayanlar arasında 1911 senesinde gönüllü olarak Sancak’tan gelmiş olan Murat amcamın oğlu Şükrü ağabey,1957 senesinde göç etmiş amcamın kızı Fata ve Hakkı dayı vardı. Bizi sevinç gözyaşları ile karşıladılar. Sirkeci Garı’nın güzelliği ve ilk defa gördüğümüz denizin maviliği ve kokusu 2 gün süren tren yolculuğunun yorgunluğunu bize unutturdu. Babam tüm akrabaları ile doya doya kucaklaştıktan sonra, ellerini gökyüzüne açarak “Şükürler olsun Allah’a. Babam Ahmet’in gelmeyi çok istediği memleketimiz Türkiye’ye nihayet gelebildik” diye dua etti. Ardından anneme ve bize dönerek “Çocuklarım bugün bizim en mutlu günümüz. Vatanımıza kavuştuk, muhacirliğimiz mübarek olsun, Allah bir daha göç etmeyi nasip etmesin” dedi ve gözyaşları içinde büyüklerinden öğrendiği Türkçesi ile yüksek sesle ‘YAŞASIN TURÇİYE’ diye haykırdı. Aramızda her şeyi merakla inceleyen kardeşim Saliha babama şaşkınlık içinde bakarken “duanı ve sevinç gözyaşlarını anladık ama son söylediğin YAŞASIN TURÇİYE’yi anlamadık” deyince, babam da bize dönerek “eh çocuğum kısa zamanda Türkçeyi öğreneceksiniz, o zaman anlarsınız” dedi ve Boşnakça “Jivela Turska, jiveo Turski, narot do kiyametskog dana” dedi. O zaman babamın coşku ile söylediği söz anlam kazandı.
Devamı Derginiz Tuna Boyları Rumeli'nin 78. sayfasında...